Sayfalar

24 Mayıs 2016 Salı

termodinamiğe giriş


Erkeklerin hasetten zıpırdanması pek nadir görülür.
Çünkü Allah vergisi bir "akacak mecra bulma" özellikleri vardır.

misal

Ürik asit yarıştırmak.

Erkeklere has bir aktivitedir.
Ekipman ve temel hidrolik bilgisi gerektirir.

Sinir, stres, çaçaronluk...
Hepsi hidrolik yasalarıyla doğadan gelir ve doğaya döner.
Sağlıklı bir geri dönüşüm çemberi.
Mis.

Biz kadınlarda ise
Ne yazık ki fizyolojik imkansızlıklar yüzünden olay hidrolikten termodinamiğe dönüşür.

İçin yanar, patlar alevlenir.
Akacak mecra bulamaz.
Saracak dal,
Takacak kulp arar.

İçi başka der dili başka der.
Aynı anda iki farklı yerde olmaya çalışır.

Kuantum fiziği der ki "olabilirsin"

Ama önce "ol" man lazım.

veya

Sende olması lazım.

"Ol"madan

"Olmaz" madam.

Uğraşma.

:))









22 Mayıs 2016 Pazar

true blood


Dünya denen fırıldak gezegen üzerinde yer alan asil mi asil mavi kan taşıyan ailelerin sayısı yine tüm yeryüzündeki "hayırlı kısmet seeker" lara yetecek kadar mı?

Değil elbette.

Bu aşırı havalı "royal family" lerin çoğunun Avrupa kıtasında yaşadığı ve eski kıtada doğum oranlarının ne kadar da düşük olduğu da düşününce hımmmm evet bir elin parmaklarını geçmez, evlenme çağında bir kaç yabancı dili sular seller gibi konuşabilen, at binen, kılıç kuşanan , yakışıklı prenslerin sayısı.

Yani izdivacınızın meyvesi aşk bebeğinizin amcasının Buckhingam Kontu, halasının York Düşesi olma olasılığı; günde otuz dilim kremalı pasta yiyip yine de kilo almamaktan daha da olanaksız.

Yine de herşey bitmiş değil elbette.

Zaten über, süper yakışıklı, dünyanın en becerikli, en aşık bakışlı sevgilisine sahip olduğunuz için şanslısınız .herkesin aşkitosu kendine kont ne de olsa.

Müstakbel damadın aile bireylerine şöyle bir göz gezdirin yine de. üşenmeyin. önemseyin.

Çünkü 

"amaaaaan canım. bayramdan bayrama göreceğim evim ayrı barkım ayrı"
"ayyyy şeytan görsün o eltinin yüzünü. kıskanç cadaloz ne selam veririm ne çayını içerim."
"zaten aşkımın abisi ve ablası bana 15 saatlik mesafede oturuyorlar. bana ne onlardan. ne zararları olur."

diyerek geçiştirmeyin.

aman.

çocuğunuza akraba seçiyorsunuz.

sizin bayramdan bayrama göreceğiniz akrabalar gün olur; çocuğunuzun yedi gün yirmi dört saat göreceği insanlar haline gelebilir.

devran dönebilir.

fırıldak dünya başınıza işler açabilir.

bilemezsiniz.

hesabınızı iyi yapın.

kimi kont ilan edeceğinize lütfen dikkat edin sevgili prensesler.

zira üremek ciddi mesele.







17 Mayıs 2016 Salı

zor ve ötesi


Kredi kartı ekstrelerime bakıyorum sanki yarın ölecekmiş gibi harcamışım.

Dert ettiğim şeylere bakıyorum sanki hiç ölmeyecekmiş gibi üzülmüşüm.

Valla çok tatlı insanım ben bence.

:))))



12 Mayıs 2016 Perşembe

sanıyorum bu gerçeklik







.
Konuşmayı seviyorum, hal hatır sormayı, gülmeyi, taklit yapmayı, espriler yapmayı, esprim istediğim etkiyi yaratmayınca bir kaç kez tekrarlamayı seviyorum.

Herkesin sokak çocukları için üzüldüğünü, 
İnsanların bir elmayı ikiye bölünce büyük dilimi karşısındakine verdiğini, 
Markette kasiyer kızın yüzü düşmüşse "inşallah müdüründen azar işitmemiştir." diye aklından geçirdiğini zannediyorum.

Kahvemi biri ısmarlayınca cebimde kalan parayla zenginliğe bir adım daha yaklaşmadığımı, 
Alakasız bir gün içimden geldiği için arkadaşımın küçük kızına en fırfırlı, en tüllü minik elbiseyi aldığımda cebimden çıkan parayla fakirleşmeyeceğimi düşünüyorum.

İnsanlara yardım etmekten ve kısa sürede görev tamamlamaktan çok keyif aldığım için iş yerinde bin tane işi mızmızlanmadan yapmanın meziyet olduğunu sanıyorum.

Karşımdaki kaprisli ve hırçın birine kaş çatarak dahi bakamıyorum çünkü içinde bir yerlerde kim bilir neye kırıldı, neden yaralandı diye düşünüp küskünlüğünü gidermeye çalışıyorum.


İnsanların kimse için üzülmeyecek kadar bencil,
Başkasına kapris ve cazgırlık yapıp kendi ruhunu doyuracak kadar arsız,
Birinin amiri tarafından azarlanmasına "oh olsun" diyebilecek kadar art niyetli,
İş yapmamak için türlü bahaneler uydurabilecek kadar tembel,
Minibüs parasını arkadaşına ödetince mutlu olabilecek kadar çıkarcı olduğunu

göremiyorum.

Sonra bir tokat yiyorum.
Bir çelmeye takılıyorum.
Bir kuyuya düşüyorum.
Bir kikirdeme duyuyorum.

Bakıyorum. Şaşırıyorum. Çok şaşırıyorum.

Çünkü ben bakınca bambaşka şeyler görüyorum.

O kadar güzel ki benim gördüklerim.

Aslında elimi uzatsam belki de....



8 Mayıs 2016 Pazar

adem'in elması




medeniyet bekarlıkla başlar.

evlilik, arkadaşlarla halı saha maça gidebilme iznini koparmak için, iş çıkışı eve koşturarak gidip çocuklarla fazladan yarım saat ilgilenmek veya alınan üç bluzun ikisini dolaba saklayıp ortaya çıkarılanın da fiyatının, olduğundan daha az söylenmesi gibi bir takım entrikalar becerisi gerektirir.

bekarlıkta, evlilikte yapıldığı gibi aklınızı ve enerjinizi ikili ilişkilerinizin selametine harcamak yerine aynı anda 3 kitap birden okumak veya mesleğinizden bambaşka bir alanda eğitim almak gibi hayat dolu işlere kullanabilirsiniz.

başladığın noktadaki sen ile geldiğin noktadaki sen arasında dağlar kadar fark varsa o zaman elbette medeniyet bekarlıkla başlar diyebilirim.

neden demeyeyim.

kendimden biliyorum.

herkes elma yiyecek ve sevecek diye bir kural yok.

üzüm de gayet lezzetli bir meyve.

6 Mayıs 2016 Cuma

yerim seni


Pasta yediysem sen bahanesin depresyon.

Hayatımda beğenmediğim her şeyin sorumlusu benim.
Hayatımda beğendiğim her şeyin mimarı benim.

Beni gülümseten her anıyı yaşarken isteyip yaşadım.
Hatırladığım kadarıyla kimse beni dizleri bollaşmış eşofman altıyla markete giderken çekilmiş fotolarımı basına sızdırmakla tehdit etmedi.

Beni hüzünlendiren her anıyı yaşarken de orada olay mahallindeydim.
Boynum bükük kenarda durmuyordum. Bizzat şahsen olayların merkezindeydim.

Bahanelere gerek yok.
Bahaneler sadece can sıkıcı, sanal gündemler yaratır.

Yağmurun altında dururken ıslanıyorum diye isyan etmem.
Buluta da laf etmem.
Gökyüzünü de bahane etmem.

Ya şemsiye açarım.
Ya bir saçak altı bulurum.
Ya bir yere oturup bir kahve içerim.

Sonuçta yağmur dinecek değil mi?
Amazon ormanlarında mı yaşıyoruz canım.

:)




1 Mayıs 2016 Pazar

yok artık


Tenefüslerde cam şişede vişne suyu içip 19 mayıs gösterilerine beyaz kıyafetler içinde hazırlanan liselileri okul duvarına dayanıp izlediģimiz zamanlar vardı.
O zamanlarda ortaokuldaydım.
Sınavlarda her kolormatik gözlüklü ögrencilere yapıldıģı gibi en öne otuttururdu öğretmen beni.
O zamanlar öğretmenler odasında kolormatik gözlüklü öģrencilerin çok çalışkan olduğuna dair bir söylenti yayılmıştı.
Ne kadar doğru bilemiyorum tabii.
Neyse.
Bir tarih yazılısında son soru kitabın en kıyısında köşesinde kalmış bir paşadan geldi.
Koskoca paşa hiç kıyıda köşede kalır mı?
Kalmamış işte soru olarak önümüze gelmiş.
Ama kimse tahmin etmemiş.

Mehmet Tahir Münif Paşa.

Cemiyet-i ilmiyeyi Osmaniye nin kurucusu kimdir?  Sorusunun cevabı olan paşa.

Arkamdan kalem dürtüklemesi eşliģinde son soru ne son soru ne fısiltıları başladı.

"Mehmet Tahir Münif Paşa" diye fısıldadım.

Yazılı bitti.
Herkes cam şişede vişne suyunu almaya  ve gösteri hazırlıklarını izlemeye gitti.

Aradan zaman geçti.

Tarih hocası hışımla sınıfa girdi.

"Sözlü yapacağım. kitap defter açık olacak." dedi.

Sıradan başladı.

-"Kalk. Mehmet Tahir Münir paşa kimdir?"

-"Cemiyet-i ilmi... "
-"Sus. Otur sıfır."
-"Sen kalk Mehmet Tahsin Muhsin paşa kimdir?"
-"Cemi..."
-"Sus. Otur sıfır."
-"Sen kalk Mehmet Tahsin Muhittin paşa kimdir?"
-"Ce..."
-"Sıfır. Otur."

diye diye bütün sınıfı kırdı geçirdi.

40 kisilik sınıfa 30 farklı ve tarihte varlıģı şaibeli paşa ismi sordu.

Meģer benim heybetli, omuzları kabarık Mehmet Tahir Münif paşa kulaktan kulağa olmuş mu sana Ahmet Tahsin Muhittin Paşa.

Kulaktan kulağa.
Dolaşa dolaşa.
Geze geze.

:))

Biri size " vallahi şekerim senin için Ahmet Tahsin Muhittin Paşa gibi adeta dedi kulaklarımla duydum" derse

"Yoook artıık!" diye şaşırıp sonra oturup hıçkırıklara boğularak ağlamadan önce gidip asıl muhattabınıza sorun.

Belki de Mehmet Tahir Münif Paşa demiştir.